Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

zayıf bir ışık

  • 1 faible

    I
    1 zayıf [za'jɯf]

    Il est encore faible. — Kendisi hâlâ zayıf

    2 doux zayıf [za'jɯf]
    3 az [az]
    4 zayıf [za'jɯf]
    II
    n m
    1 goût zaaf [za'af]

    Il a un faible pour le chocolat. — Çukulataya karşı zaafı var.

    2 zayıf [za'jɯf]

    Dictionnaire Français-Turc > faible

  • 2 тускло

    ту́скло свети́ть — sönük / zayıf bir ışık vermek

    2) перен. ( невыразительно) sönük (biçimde), cansız (biçimde)

    Русско-турецкий словарь > тускло

  • 3 glimmer

    zayif bir sekilde parlamak,donuk isik; zerre

    English to Turkish dictionary > glimmer

  • 4 слабый

    1) zayıf, güçsüz, kuvvetsiz

    сла́бый челове́к — güçsüz / zayıf adam

    сла́бая а́рмия — zayıf ordu

    он насто́лько слаб, что не мо́жет пошевели́ться — kımıldamayacak kadar halsizdir

    2) ( болезненный) hastalıklı

    сла́бый ребёнок — hastalıklı / dayanıksız çocuk

    3) (малый, незначительный) zayıf

    сла́бая наде́жда — zayıf / sönük umut

    4) в соч. (лишённый твёрдости, устойчивости) zayıf; gevşek

    сла́бая во́ля — zayıf irade

    сла́бая дисципли́на — gevşek disiplin

    у него́ сла́бый хара́ктер — zayıf karakterlidir

    5) (некрепкий, ненасыщенный) hafif

    сла́бый таба́к — hafif / yavaş tütün

    сла́бое лека́рство — etkisi az / etkisiz bir ilaç

    6) (небольшой по силе, неотчётливый) zayıf, hafif

    сла́бый свет — zayıf / sönük / kör ışık

    сла́бый ве́тер — hafif rüzgar

    сла́бый след — belirli belirsiz bir iz

    вари́ть на сла́бом огне́ — hafif ateşte pişirmek

    7) (недостаточный, плохой) zayıf; cılız

    сла́бый учени́к — zayıf bir öğrenci

    в шко́ле он был слаб в фи́зике — разг. okuldayken fizikten zayıftı

    сла́бый рома́н — cılız / güçsüz bir roman

    сла́бая па́мять — zayıf hafıza

    сла́бый аргуме́нт — zayıf delil

    9) ( нетугой) gevşek

    сла́бый у́зел — gevşek düğüm

    ••

    сла́бое ме́сто, сла́бая сторона́ — zayıf nokta / taraf

    Русско-турецкий словарь > слабый

  • 5 lueur

    n f
    1 zayıf ışık
    2 une lueur de az bir miktar

    Il reste une lueur d'espoir. — Küçük bir umut ışığı kaldı.

    Dictionnaire Français-Turc > lueur

См. также в других словарях:

  • zayıf — sf., Ar. żaˁīf 1) Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan) Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım. S. M. Alus 2) Görevini yapacak yeterli gücü olmayan Zayıf bir ordu. Gözleri zayıf. 3) mec. Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan Zayıf… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cılız — sf. 1) Çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif Hanın sahibi cılız bir adamdı. S. F. Abasıyanık 2) Güçsüz, sönük (ışık) 3) Basit, değersiz, önemsiz Mimaride cılız eserler vücuda geliyordu. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»